Sivas 1915: Sürgün-Direniş-Soykırım-Gasp-Talan: Ermeni Soykırımında Sivas Vilayeti Örneği

Sivas Ermenileri
Ermeni direnişlerini ve yerel Ermeni direnişçilerinin tepkilerini aktaran Murad’ın Yolculuğu (1917) yazarı Zabel Eseyan’a

Sivas Vilayeti, oldukça büyük bir coğrafyayı kapsar, günümüzde üç vilayete (Amasya, Tokat, Sivas) bölündüğü gibi, Malatya, Kayseri, Giresun, Samsun, Çorum vilayetlerinin bir bölümü de o dönem Sivas Vilayeti dahilindedir.  Yoğun bir Hıristiyan nüfusa sahip olduğu gibi Hıristiyanlar ekonomik olarak da çok güçlüdürler. Hıristiyanların  özellikle de Ermenilerin sahip olduğu ekonomik güce ilişkin ayrıntılı bilgimizin olduğu ender illerden biridir.[1] Vilayete dair geniş literatür bulunmaktadır.

Sivas Ermenileri tarihine ilişkin bir önemli eser de Arsen Yarman’ın yayına hazırladığı Boğos Natanyan’ın Sivas 1877 raporudur. [2] Natanyan’ın kapsamlı eleştirel raporunda

Sivas şehrinin Ekonomik yapısını tasvir ederken Ermenilerin ekonomik yapı içindeki rollerine de dikkat çekerken Ermenilerin karşı karşıya kaldığı tarihsel ayrımcılığı ve asimetrik ilişkinin altını çizer: Müslüman halkın baskısına ve ayrımcılığına işaret eder Büyüklü küçüklü tüm çocuklar sokakta bir papaz gördüklerinde, hep bir ağızdan ‘Keşiş oşoş’ diye bağırırlar. Yetişkinler de Ermenilere ‘gavur’ demeyi ağız alışkanlığı yapmışlardır. Sevgisizlik o derece­ye ulaşmıştır ki, eğer bir Türk bir Ermeni’nin çarşıda aldığı malın kendisine de gerekli olduğunu görürse, almasına izin vermez. Hatta kendisi daha aşağı fiyata satın alır ki bu bir nevi haksızlıktır, çoğu zaman yeri geldiğinde de küfür eder, eziyet eder veya saldırırlar. Şunu da söyleyelim ki yerel idareciden çekinirler, ancak ne fayda, yine de halka sıkıntı vermedikleri gün olmaz. Ermeniler mülk edinmeye korkarlar. Bazıları mal sahibi olsa da bunların sayısı azdır. Zira eski za­manlarda Ermenilerin elinden pek çok malları zorla almışlar ve bugün güzelce kullanmaktadırlar…

En küçük detayla ilgilenir.Türk kadınların da yaptığı eziyet şudur ki, Ermeni kadınların mekruh olduğunu ileri sürerek onlarla yıkanmak istememektedirler. Sekiz hamam, Ermeni kadınların özel günlerde yani Cumartesi ve Salı günleri öğleden sonra yıkanmalarına izin verilmiştir.

Baskılardan dolayı göçlerden örnekler verir. Sivas’ta Ermenilere eziyetler başladığı zaman Sivaslılar, özellikle Bardizak köylüleri bu eziyetlere dayanamayarak yaşadıkları yerleri terk edip yabancı diyarlara göçmüşlerdir.

Baskılar neticesi din değiştirenler vardır: Zamanında bu köydeki Ermeni sayısı dört yüze ulaşmaktaymış. Ancak eziyetler sonucu Ermeniler istemeyerek de olsa Müslümanlığı kabul etmişlerdir. Şimdilerde kırk sekiz Ermeni hanesi kalmıştır.

Vali Ahmet Muammer: Vilayetin Soykırım mimarı

Vali Ahmet Muammer Bey’in (Cankardeş) 1913 yılında Sivas’a vali olarak tayin edilmesi Sivaslı Hıristiyanları için sonun başlangıcı anlamına gelmektedir.

Bir hâkimin oğlu ve Sivas doğumlu Vali Muammer bölgeyi çok iyi bilmektedir. Muammer’in ilk memuriyeti de Sivas vilayetinde başlar, Sivas’ın Kangal, Niksar, Aziziye gibi ilçelerinde de kaymakamlık görevlerinde bulunmuştur.[3]

30 Mart 1913’ten 1 Şubat 1916’ya kadar bu görevde kalan vali Muammer göreve başlar başlamaz, Jön Türk çevrelerinin, Osmanlı Devleti’nin Balkan ittifakı karşısında aldığı yenilgiden sonra­ki talepleri doğrultusunda, Hıristiyan iş adamlarına ve tüccarlara karşı bir boykot politikası başlatır. Muammer 1908’den itiba­ren vilayette bir İttihat kulüpleri ağının kurulmasında belirleyici bir rol üstlenmiş­tir. Göreve başladığında otuz iki yaşında olan vali, İTC’nin, “milli iktisat” politikasını vilayetlerde yürürlüğe koymak için ihtiyaç duyduğu yeni insan türünün bir prototipidir. Muammer, bu orta Küçük Asya vilayetinin hem valisi hem de İttihat Merkez Komitesi temsilcisidir;[4] Vali Muammer direkt olarak İttihat Terakki Cemiyeti ile doğrudan görüşerek talimatları aldığını yardımcısı Ahmet tarafından söylenir. “Vali Muammer Bey  dâhiliyeye yazdığı raporlardan başka İttihat ve Terakki merkezi umumisiyle de muhabere eder, mühim meselelerimizi doğrudan doğruya bir rapor ila bu merkeze bildirirdi.”[5]

Vali ekibiyle ilçeleri dolaşarak Soykırım öncesi gerekli tedbirleri alır. Partinin militan kadrolarını genişletmek ve propa­gandasını yaymak ve milis gücü oluşturmak için vilayeti karış karış gezer. Katliam ekibi oluşturulmasının yanında, kendileriyle çalışamayacak idareciler değiştirilir. Bu uygulama ile bölgede görevli Hıristiyan idareciler ve güvenlik elemanları görevden uzaklaştırılmıştır. “Bu teftiş esnasında Amasya mutasarrıfı olmak üzere dört kaza kaymakamı tebdil edilmişti [değiştirilmişti][6] değiştirilen kaymakamlar muhtemelen Ermeni olmalıdır.  Zira Ahmet Hilmi, Ermeniler idari mekanizmada yer almalarından şikayetçidir: “O vakitler Dahiliye nezaretinin memurin müdürü Ermeni idi, Sivas Vilayetinde  Hafik, Havza, Merzifon kaymakamlari ile bir kısım komiser ve polisler onlardan intihap olunmuştu [seçilmişti].”[7]

Sivas’ta, Balkan Savaşı sonrasında tıpkı Ege sahillerinde yaşayan Rum ahali gibi, Sivas Ermenileri başta olmak üzere Sivas Hıristiyanlarının baş başa kaldıkları  Jön Türklerin giderek sert­leşen politikaları gereği  uygulanan   ekonomik boykotun Ermenileri/Hıristiyanları çökertmeye yetmediğinden Nisan ve Mayıs 1914’te Merzifon, Amasya, Sivas ve Tokat çarşılarında arka arkaya bir sürü şüpheli yan­gın çıkar. 1 Mayıs 1914’te şehrin önemli iş­yerlerinin bulunduğu Bağdat Caddesi’nde çıkan yangında 85 dükkân, 45 ev ve üç han yanıp kül olur. Merzifon, Amasya ve Sivas’ta üç büyük un değirmeni de yakı­lıp yıkılır.[8]

Amasya, Selağzı 12 Mart 1914 ve 21 Temmuz 1915 

Özellikle 21 Temmuz 1915 tarihli ikinci yangının sürgün sonrası boşalmış haldeki Ermeni evlerinin bulunduğu mahallelerde gerçekleşmiştir.

Günümüzde Selağzı, Yavuz Sultan Selim meydanıdır. Ermeni Soykırımına baltası ile katılan Gabaş Ali’nin baltası resmedildiği heykeli bulunmaktadır.

Amasya ikinci defa sürgün sırasında yakılır. 1900 doğumlu Minareciyan  ikinci yangın sırasında ölüm yoluna koyulduğunun ilk gecesidir. “Başımı gökyüzündeki parlak ışığa çevirmiştim. Gündoğumu olabilirmiydi? Büyükanneme döndüm  ve fısıldadım, ‘Sabah mı oldu?’ ‘Hayır Ester, güneş değil, Amasya’da yanan evler. Duman ve tıpkıı bir yaz gecesi dolaşan ateşböcekleri gibi uçuşan korlar havayı doldurdu.”[9]

Mayıs 1914 ve Ocak 1916 Tokat

1914’teki ilk yangında Çarşı’nın büyük bir kısmı ve kent merkezinde 3 han ve 100’e yakın dükkan yanmıştır. Dükkanların çoğu o dönemde bakırcılık, satencilik, ipek ticareti, boyacılık yapan Ermenilere aittir. 1916’daki yangında da evler, dükkanlar ve bir han zarar görür.

Ahmet Muammer’in Malta dosyasında “Toplu katliamlardan önce Erzurum’a giderek Ermeni illerinin valileriyle müzakereye katıldı. Mahmut Kâmil Paşa’nın başkanlı­ğındaki bu toplantıda Ermeni unsurunun imha edilmesi kararı alın­mıştı.” notu yer alır.[10]

Muammer bütün Ermeni erkeklerini öldürdükten sonra, Ağustos ortalarına doğru büyük bir ziya­fet vererek başarısını kutlar. Muammer 31 Temmuz’da Bahaeddin Şakir ta­rafından düzenlenen ve Erzurum, Trabzon, Harput ve Sivas gibi bölge  valilerinin de katıldı­ğı bir toplantıya gitmiştir. Bu toplantının operasyonların ilk aşamasını değerlen­dirmek üzere yapıl­dığı düşünülebilir.[11]

Vali Muammer , Diyarbakır ve Trabzon valileri gibi aynı zamanda Teşkilât-ı Mahsusa’nın bölge lideridir. İttihat ve Terakki Cemiyetinin fanatik bir üyesi ve Diyarbakır Valisi Dr. Reşit gibi fanatik Türkçü olması Sivas Vilayetini de Diyarbakır, Malatya ve Der Zor gibi mezbaha vilayetlerine çevirmiştir.

Ateşkes sonrası oluşturulan Hasan mahzar başkanlığındaki Tedkik-i Seyyiat Komisyonu raporunda,  Sivas Ermenileri tehcir edilirken Muammer Bey’in halka şöyle seslendiği “Evinde Ermeni saklayan her Müslüman evinin önün­de asılacaktır!’’ dediği ve bu sözlerin Şeyh Yayınevi tarafından basılan vilayet gazetesinde yayınlandığı  yer alır. Hasan Mahzar’ın raporda Çanakkale’de savaşan ve savaş gazisi olan 52 Er­meni askeri Muammer Bey’in emriyle zorla bir amele taburuna kaydedildiği bilgisi yer alır. Bu kayıt onlar için ölüm anlamına gelmektedir.[12]

Muammer uygulamalarından dolayı ateşkesten sonra tutuklanarak Malta’ya gönderilir. Ancak, İngilizler başta olmak üzere Batının 25 Mayıs 1915’te verdiği “insanlığa karşı işlenen suçların yargılanacağı” sözünü yerine getirmemesiyle serbest bırakılır. Muammer, Kemalist dönemde mebus tayin edilmiş ölene kadar mebusluğu sürdürmüştür.

Muammer’in yardımcısı ve suç ortağı Ahmet Hilmi de özel bir İttihatçıdır. “Nisan [1913] ortalarında henüz yer yer karlı olan Ana­dolu’nun yayla şehri olan Sivas’a gelmiş bulunuyordum, O sırada vilâyeti esaslı iki mesele işgal, ediyordu. Asayiş, ekal­liyetler [Azınlıklar] politikası…” sözleri, vilayete belli bir misyon ile görevlendirildiği anlaşılmaktadır. Ahmet Hilmi’de Kemalist dönemde üst düzey görevlerin yanı sıra mebus tayin edilir.

Sivas’a Soykırımın ayak seslerinin,  Bölgedeki Başpiskoposluğa tayin edilen Sahak Odabaşıyan’ın katledilmesiyle duyulmaya başlandığını söyleyebiliyoruz: 20 Aralık’ta Sıvas’a gelen Odabaşıyan’ın hemen arkasından, Dahiliye  Nazırı tarafından  21 Aralık 1914’te Muammer’e gönderilen şifreli bir telgrafta[13] “[Odabaşıyan’ın] Ermeniler arasında kargaşa çıkarmayı planladığını düşünmek için cid­di nedenler olduğu” ve validen “gelir gelmez onu gözetim altına al­masını” talep edilir. Piskoposu izleme görevi çeteci birliklerinin ko­mutanı Halil Bey’e, Uzunyayla Çerkezlerinden Emirpaşaoğlu Hamid’e ve çe­teciler Bacanakoğlu Edhem, Kütükoğlu Hüseyin ve Zaralı Mahir’e verilir. Bu kişi­ler 1 Ocak 1915 sabahı Odabaşıyan’ı Şuşehri ile Refahiye arasındaki yol­da, Ağvanis köyü yakınlarında öldürürler. Odabaşıyan’ın şoförü Arakel Arslanyan’ın da öldürüldüğü bu cinayetten sonra yapılan soruşturma, çarpıcı bir ikiyüzlülük örneğidir. [14]  Suşehir Kaymakamı Ahmet Hilmi  raporunda, cinayetten Erzincan bölgesi Ermenileri ve Rumlarını sorumlu tutar.

Mr. Horburg olmak üzere Hıristiyanlara yönelik ardı ardına birçok faili meçhul(!) cinayetler birbirini izler.

Seferberlik Hıristiyanları özellikle Ermenileri sindirme aracı olarak kullanılmaktadır.

8 Şubat’ta, Suşehir kazasına bağlı Pürk [Yeşilyayla][15] köyünün, yeni kurulan bir çeteci birliği tarafından şüphe­li bir şekilde yakılıp yıkıldığını öğrendiklerinde daha da artar; Sahak Odabaşıyan’ı öldüren adamlardan biri olan Zaralı Mahir de bu birliktedir.

Çok sayıda erkeğin öldürüldüğü Pürk katliamının sembolik bir anlamı vardır zira bu köy Abdülhamid döneminde bir Ermeni fedai merkezi olarak nam salmıştır.

Vali Yardımcısı Ahmet Hilmi, Köylerin Teşkilat-ı Mahsusa birliklerince basılması ve muhasaraya alınması köylerin boşaltılması ve birbirleriyle irtibatını kopartmak için bahaneler üretir. Provakasyon, baskı ve sürgün Soykırım  zincirin halkalarından biridir.  Ortak uygulama başında asker kaçakları ve  silah aramaları bahanesiyle köylerin basılmasıdır. Silah aramaları Müslümanlar için bir başka sömürü ve geçim kaynağıdır; yönetim Ermenilerden getirmelerini istedikleri silahları Müslümanlardan satın alıp kaymakamlığa teslim etmektedirler.

Suşehir kaymakamı Ahmet Hilmi Pürk Köyünün sürgününe çok önem vererek uzun uzun anlatır. Provakasyon ve hemen ardından baskı ve sürgünün bahanesinin hazır olduğunu göstermesi bakımından ilginçtir.

Direnişler

Şabinkarahisar’da Ermeniler  önemli bir direniş gerçekleştirdikleri  gibi, Sivas  Vilayeti,  aynı zamanda Karahisar Direnişin kırılmasından sonra da Murad ve arkadaşlarının güçleri oranında direnişi sürdürdükleri bir bölgedir.  Bölge kişisel ve toplu direnişlere de sahne olmuştur.

Şarkikarahisar / Şabinkarahisar Direnişi

Şabinkarahisar’ın Ermeni halkı, baskılara karşı ve Türklerin niyetini anladıklarından silahlarını kuşanıp şehri çevreleyen kaleye  çıkarak direniş  sergilediler.

Mart’ta Sivas vilayetinin kuzeydoğusunda Pontus dağları­nın yamacında bulunan Şabinkarahisar Ermenileri Türk as­kerlerinin iaşesini sağlamayı reddetttiler. Hükümet ileri gelen 200 Ermeniyi tutuklayarak öldürttü. İşlenen bu cinayetler ve komşu köylerden gelen katliam haberleri, Şabinkarahisarlı Ermenilerin savunma örgütlemek üzere Haziran’da kalede si­perlenmelerine yol açtı. Ermeni mahalleleri Hınçak ve Taşnak liderlerinin komutası altında direnişe geçerek, Şabinkarahisar  halkı kaleye ka­pandı. Çatışmalar iki hafta sürdü. Türkler Erzurum’dan takvi­ye talep ettiler: Toplarla donatılmış 600 kişilik düzenli birlik, 150 kişilik bir çete ve Giresun garnizonu kuşatmaya katıldı. Fedai Lukas’ın (Gugas) önderlik ettiği Ermeniler cephane ve su kıtlı­ğına rağmen sekiz gün daha dayandılar. Lukas bundan sonra gruplar halinde dağlara kaçmaya çalışmanın gerekli olduğunu düşünerek bu yönde karar vermişti. Ne var ki içlerinden pek azı dağlara ulaşabildi, bunlar direnişi bir kaç ay daha sürdürebildiler. Türkler kaleye girdiklerinde sadece kadın ve yaşlı­ları bulmuş ve hepsini katletmişlerdi. Hayatta kalanlardan az sayıda kadın haremlere götürüldü.[16]

Vali Yardımcısı Ahmet Hilmi, Şabinkarahisar Direnişi sırasında, Direnişin kırılmasında görevlendirilmiştir. Ahmet hilmi,  direnişin kırılmasına büyük önem verir. Direnişin kırıldığı günü dönüm noktası olarak niteler: “16 Haziran 1915 tarihi, Anadolu’da bir dönüm noktasıdır… Kaleden çıkmağa muvaffak olan Ermenlier, Tamzara’dan  sonra dağlara vurmuşlar, çete savaşları ile daha bir müddet hükümeti işgal etmişlerdir, Karahisar va­kasının başlangıcından sonuna kadar asker, sivil ve jandarma kuvvetlerinden kaybımız seksen dört şehit ve yüz kırk yaralıya mal olmuştur. Bu rakamlar hadisenin ehemmiyetini gösterir kanaatindeyim…”[17]

Wartkes Tewekelyan’ın  direnişin sonunu nakledişi trajiktir: “Beş bölük asker tahminen saat onbirde kaleye girdi. İnsanlara bakmadan ana girişleri işgal ettiler. Bir sinyal verildi ve asıl sa­vaşçı güçler saldırıya geçtiler. Onlardan hemen sonra çevre köy­lerden başıbozuk gruplar kaleye girdiler. Köşe bucak her yeri araştırdılar. Korkudan şaşkın insanları yakaladılar, kadınları döv­düler, küpelerini kulaklarından kopardılar ve bir yüzük alabil­mek için parmaklarını kestiler. Süt çocuklarını annelerinin göğ­sünden alıp kale duvarından aşağıya attılar. Taşlarla ihtiyar er­keklerin kafasını kırdılar. Bu kan gölü birkaç saat sürdü.

Nihayet kalede yüksek rütbeli bir Türk göründü. Cinayet ve yağmalama sona erdi. Bu Türk’ün emri üzerine tüm ihtiyarlar ve onüç yaşın üzerindeki oğlanlar oradan sürüldü. Hayatta kalan kadınlar ve çocuklar dağın altındaki ovaya götürüldü ve kiliseye kapatıldılar… Askerler ihtiyarları ve çocuklan çifter çifter sıraya dizdiler ve onları dağdan aşağıya sürdüler. İlk çiftler dağın eteğine ulaştı­ğında dar geçidin her iki tarafına toplanmış olan kudurmuş bir Türk güruhu tarafından taşlarla karşılandılar…”[18]

Şabinkarahisar’da katliam için yerel çeteler yetmez Pontos’tan Topal Osman Ağa çağrılır: Osman’ın yakın adamlarından Gençağa yıllar sonra Karahisar katliamını anlatırken yaptıkları karşısında halen kendini toparlayamamıştır:

” – Şebinkarahisar’a niye gittiniz?

–                      Hiç sorma evladım! En büyük kötülüğü, vicdansızlığı orada yaptık Ermenilere karşı.

–                      Ne gibi şeyler yaptınız dede?

–                      Oğlum, anlatmaya utanıyorum. İnsanların, kadınların, çocukların çığlıkları hâlâ kulaklarımda. Allah günahlarımı­zı affetsin!

–                      Ne yaptınız ki dede?

Oğlum, bize Kaliser’de Ermeniler isyan etmiş dediler. Trabzon’da, Gümüşhane’de, Giresun’da ne kadar hapishane varsa tümünün kapılarını açtı Osman Ağa. Söylediği tek şey vardı: Düşün peşime! Benimle gelin! Ermen ileri buralardan temizleyeceğiz. Mallarını, mülklerini, tarlalarını sizlere da­ğıtacağım. Böylece kalabalık bir ordu gibi Kaliser’e vardık. Yakıp yıkmaya, çelik, çoluk, genç, yaşlı, kadın, kız demeden öldürmeye başladık. Sokakta rastladıklarımızı öldürdük; ev­lere, kiliselere saklananları, sığınanları gaz döküp yaktık.

–                      insanları yakarken hiç vicdan azabı çekmedin mi dede?

–                      Çekmez olur muyum evladım! Hele bir olay var ki, göz­lerimin önünden hiç gitmez korkunçluğu: Yüzlerce Ermeniyi kiliseye doldurup, üzerlerine gaz döküp yaktık. Sırtları alev almış yanarken, kilisenin demir parmaklı pencerelerin­den ellerini bize doğru uzatarak yalvarmaları, patlayacakmış gibi olmuş gözlerinin kocaman yuvarlaklıklarını, o gözler­den çıkarak içime işleyen, insanlığımı delen, öldüren utanç oklarını, vicdansızlık oklarını asla unutmam!

–                      O esnada sen ne yapıyordun?

–                      Osman Ağa’nın yanında durup yanan insanlara bakı­yordum… “[19]

Topal Osman Ağa, geçtiği yerler artık  ölümün hüküm sürdüğü yerlerdir.

Ankara’ya giderken yolumu­zun üzerinde ne kadar Ermeni köyü, kasabası varsa yine ya­kıp yıktık. Özellikle Merzifon’da.

–                      Merzifon’un ne özelliği vardı dede?

–                      Merzifon’un Ermeni ahalisi çoktu. Önümüze geleni kur­şunladık. Evlere doldurup doldurup yaktık. Adeta taş üs­tünde taş bırakmadık.”[20]

Fedai Murad’ın Direnişi

Ün­lü Ermeni liderlerinden Murad, Şarkışla’da etrafında topladı­ğı bir grupla Divriği dağlarında Türklerle savaşa girişti. Arka­daşlarının neredeyse hepsi öldükten sonra Samsun’a ulaşma­yı başaran Murad, burada Türk tekne sahiplerinden birini zor­layarak, kendisini izleyen Osmanlı donanmasına rağmen Batum’a ulaştı.[21]

Türklerle sayısız muzaffer çarpışma ve çatışmadan sonra, Murad 1915 yılının sonbaharında Samsun’a doğru yönelmiş. Katılan yedi Ermeni ve üç Rum’la Murad’ın çetesi büyümüş. Samsun’dan pek uzakta olmayan Çamalan köyüne ulaştıklarında, Konstantin isimli önde gelen bir Rum tarafından karşılanmışlar… Murad ve yoldaşları, Konstantin ve ailesiyle birlikte Samsun’a doğru yollarına devam etmişler.

Grup sonunda Karadeniz yakınındaki Hoca Dağı ormanlarına ulaşmış. Burada saklanmaya devam ederken, bölgeyi araştırmak ve bir kaçış yolu bulmak üzere keşif kolları göndermişler. Yiyecek ve cephane stoklarını tamamlayan cesur savaşçılar, bir gece hızla deniz kıyısına inmişler. Burada, demir atmış bir yelkenli bulmuşlar ve beş kişilik Türk mürettebatla birlikte yelkenliyi ele geçirmişler. Malzemelerini yüklemişler ve yelken açarak Batum’a ulaşmışlardır.

Diğer Direnişler

Sivas Vilayeti’nde, Duzasar, Gevra, Horsan, Khantzod vb. yerlerdeki Ermeniler, savaşın ilk başlarında ırklar arası bir çatışmanın patlak vermesini engellemek için mümkün olan tüm fedakârlığı yaptı; ancak benimsedikleri pasif direniş tavrının hiçbir biçimde işe yaramayacağını anladıklarında silahlandılar ve Gürün, Gemerek, Divriği, Keçi Mağarası, Mancılık ve diğer yerlerdeki memleketlilerinin desteğiyle Müslüman asker ve çetelere karşı günlerce savaşarak aynı şekilde karşılık verdiler.[22]

Pürk Köyü baskını sırasında Bizik’in tek başına 2 günlük silahlı direnişi de dikkate değerdir. Şebinkarahisar piskoposu Vağinag Torigyan’ın İTC delegesi ve Ahmet Hilmi karşısında dik duruşunu ve Şabinkarahisar hükümet konağındaki tutuklular katledilirken, Karnik Beyleryan’ın  jandarmanın tüfeğini ele geçirip jandarma ko­mutanını ve yardımcısını vurmasını da eklememiz  gerekiyor.

Sivas’ın zengin Şahinyan ailesi, baba, oğullar ve on dört yaşındaki bir kız çocuğu olan Hanım, onları ele geçirmek isteyen görevlilerden kaçtılar ve dar bir dağ geçidinde dört saat boyunca oldukça kalabalık bir güce karşı savaştılar. Ancak mermileri bitince öldürüldüler.[23]

Sivas Gürünlü Karapet Hambardzumi Azaryan, Çarşamba ve Niksar’da içinde bulunduğu direniş birliklerini, nakleder. Direnişlerde Hıristiyanlar ortak davranmaktdırlar.  “Yozgat tarafına geri döndük. Bizim grupla Rum Dimitri’nin grubu da birleşti, ortak güçlerle Rum kızlarını bir Türk beyinin zorbalıklarından kurtardık. Bu Samsun yakınlarındaki Çarşamba’daydı. Sonra Niksar kasabasına gittik; orada haremde Ermeni kızları  vardı. Onları da kurtardık. Aslan beyle çatışmaya girdik[24]; Türk hükümetinin ajanıydı. Biz kırk dört kişiydik. Dört taraftan kuşatıldığımızı duyduk. Çatışma başladı. Bizim taraftan sadece Dimitri’nin kardeşi Anastas şehit oldu, Türk tarafındansa yüzlercesi. Ermeni ve Rum kızlarına erkek elbiseleri giydirmiş halde, Çarşamba’dan çıktık, Karadeniz üzerinden, Karadeniz sahilindeki Platana’ya ulaştık. En nihayet Batum’a ulastık. Kızları yerel komiteye teslim ettik.[25]

Çarşamba kazasında faaliyet gösteren gerilla birlikleri ekseri Ermenilerden oluşmuştu. Bilhassa ateşkesin ardından Ermenilerle Pontoslular, ortak bir program takip ettiler. Çarşamba kazasındaki Ermeni birliklerinin  faaliyeti de devlet tarafından Pontus Rumluğunun faaliyeti olarak kabul  edilir. Çarşamba kazasında Ermeni birlikleri 1920 yılı sonuna kadar faaliyette bulunmuşlardır. Çarşamba’nın en önemli Pontus kaptanları Akça Papas ve Vasil İdi.

Başlıca reisler: Bölükbaşıoğlu, Ağlos, Eğridere köyünden Markar, Çifçi Köyünden Markaroğlu, Yovakim, Köyceğizden Haçin Usta, Todor, Kör Lazarani’nin oğlu Yuvan, Kara Yorgi, Manşeroğlu Karyani, Sarı Mayoki[26]

Sivas Sancağı’nda Yapılan Sürgünler ve Katliamlar

Sivas’ta Ermeni Soykırımı titiz bir planlamanı ürünüdür. Soykırıma kitlesel katılımın örgütlenmesi için konferanslar düzenlenir. Teşkilat-ı Mahsusa’nın şefi Bahaeddin Şakir Mart başında İstanbul’a dönerken Sivas’ta konaklayıp, İttihat Kulübünde bir konferans verir.[27]

Mart ayında, Çankırı, Harput ve Erzurumlu Jön Türk mebuslar,  İTC’nin Sivasta görevlendirdiği sorumlu sekreteri Erzurumlu Gani tarafından Jön Türk Kulübü’nde ve camilerde konuşma yapmak üzere Sivas’a davet edilirler. İttihad’ın Çankırı mebusu Fazıl Berki ‘nin Malta dosyasında, konuşmaları ve tanıkları yer alır: Fazıl Berki kendi payına düşen iş için müzakerelerde bulunacağı Vali Muammer, sorumlu İt­tihat ve Terakki Cemiyeti Delegesi Gani ile buluşmak üzere Sivas’a gitti. Sivas İttihat ve Terakki kulübündeki toplantının ardından Ermenilere karşı açık propaganda çalışmalarını başlattı; belli başlı cami­lerde söylevler veriyor, Ermenilerin Türklerin doğal düşmanları ol­duğunu, ortadan kaldırılmaları gerektiğini uzun uzadıya açıklıyordu. Bunun kanıtı olarak, o dönemde Sivas’da Polis Komiseri (Başkomiser) olan Mehmet Rıfat’ın Mütarekeden sonra kurulan Soruş­turma Komitesine verdiği bir ifade mevcuttur.[28]

Kasım 1914’te vilayet mahke­me reisi, onun emriyle Bünyan hapishanesindeki 124 mahkûmu serbest bırakır[29], bu mahkûmlar kurulmakta olan yeni birliğe kaydedilirler. 1914 sonbahar sonunda kurulan çeteci birlikleri, başta operasyonları “mümkün olduğu kadar büyük bir gizlilik içinde, daha sonra alenen” yürütürler. 2 Şubat’tan itibaren Sivas ovasındaki Er­meni köyleri, Üçüncü Ordu’dan geriye kalan askerler tarafından kuşatılır

 Mart ayında gelecek­te yaşanacak olayların ilk işaretleri gözlenir. En sembolik hareket 15 Mart civarın­da Merzifon ve Amasya’da – aralarında Gagik Ozanyan, Mamigon Varjabedyan ve Haçik Atamyan’ın da yer aldığı 17 siyasi liderin ve öğretmenin tutuklanmasıdır. 28 Mart’ta eczacı ve Taşnak lider Vahan Vartanyan 29 mart’ta  vilayetin önde gelenleri tutuklanır ve katledilirler .

İttihad, 1915’in  Nisan ayında Soykırımın düğmesine basar; Ermeni halkının korunmasız bırakılması için, Valiliğe, siyasi parti ve kulüplerin kapatılması , Ermeni liderlerin ve etkili kişilerin tutuklanması istenir. “Nisan içinde dâhili­yeden şu yolda mahrem bir emir tebliğ edilmiştir. ‘Teşkilâtı siyasinin ilgası, muzır görülen eşhasın, faal ve müsbet komite efradının tevkif edilmesi  bildirilmişti.”[30]

Sivas’ta alınan ilk önlem Ermeni yerleşimlerinin izolasyonudur.  Pürk operasyonu da bunun bir parçasıdır. 1915 Nisan başında yetkililer Sivas ile komşu köylerin ilişkisini ve irtibatını ta­mamen kesmek için gerekli bütün önlemleri alırlar: Hiç kimse bir saat uzaklıkta­ki köyde bile ne olup bittiğini bilmez hale gelir.

Direniş ve direnişe geçecek noktaların enterne edilmesi de ilk planda düşünülenler arasındadır. Bunun için mebus Mütevellizade Rasim’in  [Başara] koordinasyonunda, yerelde toplanan ve cezaevinden çıkarılan kişilerden oluşturulan birliklere, Başlarında Zaralı Mahir, Halis Turgut, Emir Marşan Paşazade Hamid, Şekeroğlu İsmail, Kaymakam Pertev [Gn. Demirhan]…  gibi çete başlarının bulunduğu ordu gibi jandarma üniforması giydirilen toplamda 4000 kişilik bir milis gücü oluşturulur. Bu grup özellikle Darendeli Kürtler, Kafkasya kökenli Karapapaklar ve serbest bırakılan mahkûmlardan oluşur. Bu “jandarmaların” iki bi­ni Sivas’a gönderilirken geri kalanlar komşu köylere sevk edilir.

Bunların yetmediği durumlarda Şabinkarahisar’da olduğu gibi, yakın bölgelerden milis gücü istenir.

Bölgeden geçen çetelerden ve düzenli askeri birliklerden yaralanılır. Hatta vilayet merkezinde olası direnişler için yedek bir top bulunmaktadır ki, Şebinkarahisar Direnişinde Ermeni direnişçilerine karşı kullanılmıştır.

Sivas ölüm yolu güzergahlarının kesişme noktasında yer almaktadır. Birçok sürgün konvoyları Sivastan ileriye geçememişlerdir.

Muammer’in Malta dosyasında beş lider ve infazcıya dikkat çekilir. “Bugün Merzifon’daki Anadolu Kolejinin Müdürü Muhterem Pe­der G. White’dan bir telefon aldım. Dr. White bütün sürgünler bo­yunca oradaydı. Katliamlarla sürgünlere ilişkin olarak, aşağıda isimleri bulunan belli başlı beş lider ve infazcıya özel dikkatimizi çekmek istiyor. (Muammer Bey, Faik Bey [Öz], [Zaralı] Mahir Bey, Hüseyin Efendi, Sabit Bey [Sağıroğlu]. Muammer Bey, Sivas Vilayeti Valisi, kesinlikle kalpsiz bir al­çaktır ve vilayetteki 100.000’den fazla Ermeni’nin sürülmesinden sorumludur. Dr. White bana bu adamın gaddarlıklarına dair birçok olay anlattı ve yaptığı kötülüklerden dolayı asılması gerektiğini kuvvetle vurguladı.”[31]

Sivas şehrindeki Ermeniler Mayıs 1915’e kadar hedef alınmazlar. İzolasyon ve Kızılırmak havzasındaki Ermeniler etkisiz hale getirildikten sonra Sivas Sancak merkezine sıra gelir.

Vilayet yetkilileri,  Ermenilerin teslim ettiği silahları sergileyip yanları­na kışlalardaki savaş silahlarını da koyarak fotoğraf çekerler. Ermeniler haftalar boyunca şeytanlaştırılarak, imha programının uygulama aşamasına geçmek için, durumun elverişli hale getiren uygulamalara başlanır: Mayıs ayı içinde Sivas’ta, Türk ileri gelenleri ve Çerkez ve Kürt aşiret reislerinin (Koçkiri kazasından) katıl­dığı bir toplantı yapılır; bu toplantıda vali Ermeni halkına yapılacak muamele hak­kında talimatlar verir. Vali Muammer Bâbıâli’ye  de Ermenileri hainlikle suçlayan bir rapor gönderir. Kapigyan,  Ellizâde Halil Bey’in  “Size yapmaya planladıkları şeyleri hayal bile edemezsiniz.”dediğini aktarır.

Sıvastaki Ermeni Soykırımı Lepsius raporunda ayrıntılı özetlenir: Toplu tehcirden önce, Sivas’taki durum Trabzon ve Erzurum’daki duruma benzerdi. Köyler, örgütlü çeteler tarafindan yağma ediliyordu. Jandarmalar, silah arama bahanesiyle, evlere akın ediyor, herşeyi talan edip kadınlara tecavüz ediyor köylülere işkence yaparak paralarını alıyorlardı. Şikayet eden herkes tutuklanıyordu. Askerliğe gidecek durumda olan herkes, bedel ödeyenler dahil (kişi başına yaklaşık 800 mark), silah altına alınıyor hamal olarak ya da yol yapımında amele taburlarında çalıştırılıyordu. Hamalların [amele taburundakiler] açlıktan ya da çalışmaktan yorgun düşüp öldükleri ve yol yapımında çalışanların müslüman arkadaşları tarafından öldürüldükleri haberleri duyulunca, henüz askerliğe alınmayanların çoğu dağa kaçtı ve evleri hükümet tarafından yakıldı. Diğer vilayetlerde olduğu gibi bu vilayette de Ermeni nüfusu sistemli bir şekilde silahsızlandırıldıktan sonra tehcir edildi ve katledildi.

Köylerdeki silahsızlandırma şu şekilde gerçekleştirildi: Jandarmalar köyü ablukaya alıyor ve isteklerine göre, köylülerden 200 ya da 300 ateşli silah talep ediyorlardı. Köyün muhtarı şayet 50 tane getirse, anında köyün ileri gelenleri tutuklanıyor ve dayaktan geçiriliyordu. Sivas ilinde silahları teslim etmek için 5 saat süre verildi. Şayet evlerde silaha benzer birşey bulunduğu takdirde, evler yakılıyor ve de ev sakinlerinin hepsi birden öldürülüyordu.

Daha sonra, ilin ileri gelenleri ve Taşnaklar tutuklandı. Sivas’ta 1200, Şebin Karahisar’da ise 50 kişi tutuklandı ve sorgusuz sualsiz sürgün edildi. Yetkililer, arama yaparken herhangi bir yazı veya mektuba el koyarak, bunlar aracılığıyla hükümet karşıtı emelleri ve de tasarıları ispatlamak amaçlıyorlardı. Hiç birşey bulunmamasına rağmen, yetkililerce Ermenilerin evlerinde binlerce bomba ve tüfek bulunduğuna ve Taşnakların bu cephaneyi patlatıcağına dair yalanlar yayıldı. Herşeye kanan müslüman nüfusa hükümetin herhangi bir kanıt göstermesine ihtiyaç yoktu ve böylece istediğini yani Hıristiyanlara karşı Müslümanları tahrik etmeyi başardı.

 Aydınlar tutuklandıktan sonra genel tehcir emri geldi. Ermenileri tehdit eden bu tehlike devlet memurları tarafından istismar edilerek onları güya tehcirden kurtarabilecek yetkilerinin olduğunu söyleyerek onlardan büyük miktarda para elde ettiler. Tehcirden kaçabilmek için Tokat Ermenileri, mutasarrıfa 1600 Türk lirası (yaklaşık 20.000 mark) ödemişlerdir.[32]

Sivas’ta en son sürgüne gönderilenler Ulaş’lı Ermenilerdir. Buğday deposu Ulaş’ın hasadını yapmaları için beklemiş en sona bırakılmışlardı.

“Talan! Talan! Katliam, hırsızlık, yıkım… Köylülerimiz buğdayları yeni toplamış, ambarları doldurmuş­tu ve dolayısıyla Türkler artık Ermeni erkeklerini öldürebilirdi. Bizi son anda yerimizden etmelerinin nedeni buydu. Yazın tam ortasındaydık… Tüm köy halkı bekleyişteydi, kıpırtısız, sessiz ve kaygılı. Ar­kamızda, ağır ağır, kadınlardan, yaşlılardan ve çocuklardan olu­şan upuzun bir kuyruk oluştu. Türk jandarmalar bağırıyor ve tü­fekleriyle onları bize doğru ittiriyordu…”[33]

Talan ve Soykırımın günümüze uzanan izleri

Hıristiyan Mezarlıkları her yerde devletin ilgi alanında olduğu gibi Sivas’ta da devletin yakın ilgisineden mahrum değildir:  Er­meni mezarlığındaki mezar taşlarını sökülmüş ve üzerlerindeki yazıları silinmiş. Daha sonra bu mezar taşları ve yıkılan kiliselerden çıkan taşlar kaymakamlık binasının önüne getirilmiş ve bu malzemeyle Turan Otel, İttihat ve Terakki Cemiyeti Kulübü binası, şehir matbaası ve teknik resim dairesi inşa edilmiştir. Üstelik bu inşaatlarda Amele-“askerler” çalıştırılmıştır.[34]

Vali yardımcısı Ahmet Hilmi, Şehrin yeniden tanzimi yolların ve meydanların açılması sırasında yıkılan Müslümanlara Ermeni mülklerinin tahsis edildiğini yazar. [35]

Soykırımın izlerini Osmanlı Bankası Arşivinde bulmak da mümkündür. Zira, Sivasta  öncelikle yapılan uygulamalardan biri de Ermenilerin birikimlerine el koymaktır. “Osmanlı Bankasında ki hesaplar da önce dondurulur daha sonra Muammer’ın emriyel bu hesaplara el konur.”[36] Banka arşivi tasnif edilmiş bulunmasına rağmen araştırmacılara kapalı olduğundan Ermenilerin banka hesaplarında ve kiralık kasalarında bulunup el konulan  nakit , döviz, tahvil ve hisse senetlerinin miktarlarını bilemiyoruz.

12.1. 1936 günlü Tan Gazetesinde Osmanlı Bankası Sivas Şubesinde hesapları bulunan Ermenilere ait miktarlardan çok küçük bir bölümü Merkez Bankasına ilanında yer almaktadır.  Buna Göre M. Suryan’ın 44.67, A. Donikyan’ın 60.-,  A. Koçyan’ın 40.-, M.O. Gezeryan’ın 29.- lirası nın hazineye gelir kaydedileceği bildirilmektedir. [37]Osmanlı Bankası Arşivinde Ermenilern el konulan değerlerine dair daha fazla bilgi bulunduğunu 1936 yılı gazetelerindeki Merkez Bankası ilanlarından anlayabiliyoruz.

Talan ve paylaşımlara dair Sivas, Amasya, Kayser ve Giresun gazetelerinden bir kaç örnek  okuyucuya yeterli bilgiyi  vereceğini düşünüyorum.

SİVAS

Sivas Vilayet Gazetesi

18 Ağustos 930 günlü gazetedeki Hafik Tapu Memurluğunun ilanından  Duhancı zade Hacı Mustafa mahdumları 1896 yılından beri tapusunu almadıkları emlakın  tapusunu alma akıllarına geldiğini okuyoruz. hem 1896 yılı şaibeli, hem de 36 yıl sonra tapu senedi alınmak istenmesi de akıllara sahte belge ve sahte şahitlerle mülklere el konulması meşrulaştırılıyor.

12. 2. Teşrin [Kasım] 1930 günlü Sivas Gazetesinde yine hazineye gelir olmak üzere, Soykırım sürecinde  el konulan  Ermeni  mülkleri satışa konu olmuştur.

Sivas Defterdarlığından

B. Muham-mine liraKıymeti Mu-kayyedeUmum No:Kayıt No:ArşınCinsiMevkiiSahibi evveli
1500 450    28 981    
 1080    27 980 400Üç bap haneSarı şehPurut oğlu zevcesi Anna Purut oğlu Akup Avadis ve saire Purut Arminak zevcesi Vartin B. 8 sene
  900    28 981    
  1121485    44 310İki arsaGögçe bostanToruk oğlu Artin zevcesi Vartin Attar oğlu Dülger artin Peşin
   571643    45    
 1350- 50 59732029 400Hane ve…Pazarİstanbullu oğlu İramus keşiş oğlu diğeri Kalaycı nişan 4 taksit
  78759742030    

13.3.932 günü gazete ilanında

 Ermeni mülkleri, birçok kuruluşa verildiği gibi, İttihat ve Terakki’ni devamı olan dönemin iktidar partisi CHP’nin de mülkiyetine geçirilmiştir.  11 Nisan 1932 tarihli gazetede satışa sunulduğu bildirilen  Partinin mülkiyetindeki  satışa konu mülklerinde Ermenilere ait olduğuna kuşku yoktur.

Sivas Cumhuriyet Halk Fırkası İdare heyeti Riyasetinden

Bedeli Sabıkı LiraNo:Nev’iMevkıi
3100 İzmir oteli ve Garajı ve kahvehanesiCumhuriyet caddesinde
 500 Kargir Maza İş Bankası ittisalında“           “
 5001Kahvehane“           “
 5002Bakkaliye Mazası“           “
 5003Lokanta“           “
 1654Berber dükkanı“           “

 25 Haziran 1940 günlü gazete de satıla satıla tükenmeyen el konulan Ermeni mülklerini listeler.

                         Sivas Vilayet Defterdarlığından

MahallesiMetre murabbaıBeher metre murabbaıUmum NoMuhammen Lira    KuruşKimden metruk olduğu
Gami kebir1170           604640 70       20Zaralı Boyacı oğlu Mardiros
Gökçe bostan1310           351485 45       99İşhanlı Kirkor
Üryani Zimmi 360           507201 19Kirişçi oğ. Oskihan mahdumu mardiros
Ağca bülke 9613543 96Basmacı oğlu artin
“           “ 7213544 72“                  “     ohan
Akdeğirmen14025739280Keçe oğlu markos ve boğus
12025750240Keşiş oğlu nişan zevcesi
10025741200Eskici oğlu karabit ve müştereki
Muradiye  38    950            408272 15       60Boyacı oğlu arşak ve oskihan
  38    950            408273 15        60Çoğancı oğlu Boğus
 38     950            408274 15        60“                “     Erşak ve
 59     780            408275 23        91Aramyan sami ve hemşiresi ve validesi
 78     500            408276 35Firenkil oğlu ohanis
101    600            408277  52        74Çonğancı oğlu kirkor
 97      760            408278 39         10Zaralı oğlu kalost
Gazi Burban247     5013168247        50Tavralı zora veledikirkor
“           “48413168484Tavralı ohlu soğmin
“           “16513170165Zaralı oğlu artid
“           “247    5013171247        50“             “     İranus
“           “45013172450Tavralı keşiş oğlu tavit
“           “49513172495Zaralı oğlu uranus
“           “46013179460Kuyumcu oğlu hafidi agop
“           “45113180464Keşiş oğlu minas zevcesi şuşan
“           “ 4613234 64Gürünlü oğlu canik

16 Temmuz 1940 günlü gazetede el konulan Ermeni mülklerinin listelendiğini görüyoruz

                                Sivas Vilayeti Defterdarlığından

MahallesiMetre MurabbaıBeher metre murabbaıUmum NoMuham. Lira   K.Kimden metruk olduğu
Akdeğirmen14025739280Keçeci oğlu markos ve mokosdan
Gazi burhan16513170165Zaralı oğlu artin
“           “247     5013171247   50“           “    İranus
“           “45013172450Tavralı keşiş oğlu tavit
“           “49513172495Zaralı oğlu iranus
“           “46013179460Kuyumcu oğlu hafidi agop
“           “45413180454Keşiş oğlu minas zevcesi şuşan

5.2.41 günlü Sivas Gazetesinde İhmal Oğlu Vartavar  ve oğlu Asadur’un el konulan köşkünün satışa çıkarıldığını okuyoruz.

                         Şarkışla Mal Müdürlüğünden

                  Gemerek nahiyesinde kain ihmal oğlu Vartuvar ve oğlu asadordan metruk Doğusu yol, batısı karakin’den metruk Hazine evi Şimali yol ve hazine arsası cenubu yol ile mahdut 85 buçuk metre murabbai arsayı ihtiva eden fevkani dört oda bir salon ve üstte bir köşk tahtani iki oda bir salon ve bir balayı müştemil üzeri kalvanizli saçla kapalı ve temamen ardıç keresteden yapılmış beş yüz lira muhammen bedelle bir bap hanenin mülkiyeti 14.1.941 tarihinden itibaren bir ay müddetle müzayedeye konulmuştur. 14.2.941 tarihine musafirCuma günü saat 10 buçukta ihalei katiyesi yapılacağından taliplerin % 7 buçuk teminat akçalarile birlikte Şarkışla malmüdürlüğünde müteşekkil komisyona müracaatları rica olunur.

5.11.1941 günü yayınlanan sivas Gazetesindeki kayıp ilanında bilgilerden kuşkulanmamız için her türlü nedenimiz mevcuttur. Hafiğin tuz hisar köyünden  Osman oğlu Ali kaya 1904 tarihinde Ermenilerden satın aldığını iddia ettiği mülkü 1941 yılında yani yaklaşık yarım asır sonra tapuya kaydettirmek istemektedir. Gerçekte Ermenilerden gaspedilen mülkleri satınalma senedini kaybettiği gerekçesine sığındığını  söyleyebiliriz. yalan beyan ile gaspettiği mülkü tapuya kendi adına kaydettirmek istemektedir. mevzuat buna müsaittir.

                                          Yitik

                     Hafik kazasının tuz hisar köyünden değirmenci oğlu sahak veledi yebik’den 320 tarihli senet mucebince satın aldığım mezkur köyde acısu ve hark kenarında ve ağılda ve su başı mevkiinde dört parça tarlanın ve yine aynı köyden aynı tarihli senedi adi mucibince markar oğullarından kazar oğulları beyrus ve tekfur ve donikden ayrıca satın aldığım gölbaşı ve tuzia ve göl tarla ve göl tepe ve hamal maşad mevkilerinde altı tarlaya ve markar oğlu donikten yine aynı tarihli senetle satın aldığım karzu mevkiinde ki bir kıta tarlaya ait üç kıta senedi ve iki ellişerden yüz liralık  alacak senedimi ve iki kıta makbuzumu bir cüzdan içinde gaip ettiğimden bulup getirene on lira müjde vereceğimi sayın halka ilan ederim.

Hafiğin tuz hisar köyünden  Osman oğlu Ali kaya

AMASYA

Amasya Gazetesi

19.6.930 günlü Amasya Gazetesi

Vilayet defterdarlığından

CinsiMevkiiMesahasıKimden metrukKym.
GürümDıragup2 dö.Salyan astadu kızı Lusya ve Viktorya 50 lr
Fırın 29-35 his.Bayezit pş.40 mtÇekem oğlu Artin ve saire100 lr
Hanenin tamamı  “          “350 mtÇekem oğlu zevcesi ihsabet300 lr
MeyvalıkDıragup12Kasap Tatyos75 lr
  “   “1Keleş oğlu Agop25 lr
  “Köle mezarı2Boğos oğlu Artin50 lr
  “Boğaz köprü4Ambar oğlu Agop00 lr

Yukarıda yazılan gayri menkulatın mülkiyetleri peşin bedel ile satılmak üzere müzayedeye konulmuştur. 9-7-930 Çarşamba günü saat 14 te ihaleleri yapılacaktır. Fazla malumat almak isteyenlerin milli emlak dairesine müracaatleri ilan olunur.

17.4.1930 günlü Amasya gazetedeki Amasya icra Memurluğunun ilanında Mıgırdıç kızı Naciye’den söz edilmektedir. Mıgırdıç’ın kızı nasıl Naciye olmuştur? Naciye el konulan Ermeni yetimlerinden birimidir?

Amasya İcra memurluğundan: Şeyhzade Hasan ef. Ye borçlu Bayezit paşa mahallesinden mıgırdıç kızı Naciyenin ipotek suretile merhun mahallei mezkurde vaki sağı dere, solu Parsih hanesi, arkası taşçı oğlu Vartan, cephesi yol ile mahdut bir bab hanesinin tarihi ilandan itibaren bir ay sonra 17-5-930 Cumartesi günü saat 14 te açık artırma suretile satılacağı…

20.2.930 günlü Amasya Gazetesi

Vilayet Defterdarlığından

M.KymNev’iMikd.mahalliKimden metruk
100Tarla nısıf13Oluzda seki arpalıkAmasyalı demirci oğlu Karabit
150tarla12Oluz karacayer “                 “          “        “
75Tarla nısıf40Oluz nohutluk yassı evlekYağcıyan Artin den oncu[?]
25tarla6Soma kepezlerLadikyan Kirkor
25 “2Soma köyönü    “             “
602 “         ““             “
505“         ““             “
256Soma Kuru kulak“             “
405Yazı para“             “
405çayırbaşı“             “
406Çorak başı“             “
356 “         ““             “
303Dereyerde oruç“             “
306kolduran“             “
206suluk“             “
508Gül kuç İhaleleri 12 Mart 930 Çarşamba saat 14,50“             “
250hane120Pazarı suflaMerzifonlu Kirkor
350105“             “İbranusyan Kiğork
30088yakutiyeErmeni safire kadından mahlül hane
200“48/64 hs91  “Dede samibeyle müşterek
200Hane84Bayezit PşHacıköylü Aştadur
30Harap hane90Yukarı savadiyeMencikof

İhaleleri 13 Mart 930 Perşembe günü saat 14,50

BÜNYAN İLÇESİ

Kayseri gazetesi

Bünyan Malmüdürlüğünce verilen ilanda önceki sahibi Bahadır oğlu namı diğer dadar O. İssail’e ait 8 parça, gogos O. Yuvanaki’ye  ile çoban o. Sava ve leylek oğlu bedronos vesaire’ye ait 1’er parça ait gayri menkulun satış ihalesinin yapılacağı bildirilmiştir. Gayri menkulun hudutları belirtilen açıklamada emval-i metrulekerin kasaba bürokratı ve eşraf tarafından yağmalandığı ve işgal edildiği görülmektedir.

İcra dairesinin satış ilanında Talas Harman Mahallesinde Ali Oğlu Hacı Mehmedi’n pencetepe mevkiinde haczedilen gayri menkulun hudutları tarif edilirken ;batısında  Manuk oğlu eşe’nin mülkünün var olduğu belirtilmektedir.

2.11.1933

Bünyan Malmüdürlüğünden:

cinsimevkiim.kym.köyüSahibi evvelihududu
Hane arsasıDerviş ağa1000bayramlıGorgor oğlu bodramuş ?ıddı Sofya ve navruz oğlu bodos   
“     “Bayramlı700Keşiş oğlu anastas ve yuvagim ve nikolaKeşiş oğlu anastas şimdi veli oğlu İsmail…
Dükkan arsasıKöy içi çiftlikEfkereli demirci nazar serkis 
Hane arsasıköyde500Derviş ağaLeylekçi o.kara,bodos,sava 
7 göz arsa500sıvgınBalıkçı o.oham 
12 göz arsa2000bedros… önü yol ve kısman lilekçi O. Ohan hanesi
7 göz arsa1500Gönül O.ağup ve artin ve fernizli serkisSağı gömül O. Bedros… solu senedin…
5 göz arsa5000Gönül O.ağup ve artin ve fernizli serkis ve artin… arkası kavaklı O. Nazarit…
5 göz arsa1506Zabun O. badrosSağı ufak yol fernizli bedros solu zabunyan karabit arsası ilyanın kozma arkası s.senet
arsa1000Zabun O. KarabitSağı aşiçen O. Solu Zabun O. Bedros arsası elyevm hazine arsası aşiçen O. Ağup yakuba satılan hane önü yol
arsa1000Hayrabit O.tavit ve balıkçı ohan… garben yol ve kavukçu O.nazarit olup kahramana verilen hane şimalen kavukçu O.nazar cenuben yol terk edilen balıkçı ohan hanesi
arsa500Aşiçen O.abraham gök oğlu serup 
11 göz arsa2500Aşiçen O. Ağup parsih O. Mardiros haçik O. serkis…şimalen gök oğlan ohan şarken haçik O. Serkise ait iken fetullah işgalindeki gübrelik arsası
13 göz arsa2000Baytarcı O. Tavit iğya O. Karabit ve markarŞarken yenice o. Serkis hanesi, şimalen sarı keşe O.avakim arsası olup çerkes Hüseyin işgalinde dam ve kısmen Tavudun harap hane arsaları…
5 göz arsa1000Yenice O. SerkisŞarken yenice O. Serkisten fethullah E.ye geçen hane garben iğya, karabit ve markarı hane arsası…
11 göz arsa2000Ayvalı O. Serkis setkaz O. Kirkor ve minas…cenuben ohan ve Abraham arsası
13 göz arsa2000Baytarlı o tavit ve keşiş minasŞ.hayrabit o.hayrabit hanesi olup kamil arsası…şimalen ve cenuben mardiros, tavit ,iğya O. karabit
18 göz arsa5000Markar O. Ağup ohannis ve minas ve panus 
7 göz arsa700Dik kulak o. serkis… şimalen mığırdıç… c.kıs.ağup
3 göz arsa1500Mığırdıç ve ağup…c.eyvah O. Serkis arsası
Hanearsası800Serkis o. kirkorŞ.eyvah o. Serkis hane arsası
“      500eyvah o. Serkis…c. Serkis o. Kirkor hanesi
2500Karagöz O. ağupŞ. Hacı artin O. Serkis, şimalen arakilin samanlığı  c. İğya ve manuk ve artin
6 göz arsa6 [?]Keşiş O. Haçatur O. Manuk ve serkisŞarkan yol ve kısmen artin hanesi…arkası kısmen iğya O. İğya ş. Arakil hanesi olup mehmede verilen hane c. İğya o.iğya

Mülkiyetinin satış müzayedesi: 5-11-933

1 Nisan 1935 Kayseri Gazetesindeki Bünyan Malmüdürlüğünün ilanında, Cin kabit oğlu Mığrdıç ve kardeşi baba nata(?) nın  yenice mahallesi yenice mevkiindeki hane arsası ve bahçe 30 liraya, Haci Kiyork oğlu  Mıgırdıç ve Artin’in yine aynı yerdeki hane ve bahçesi  15.liraya  keşiş oğlu Zabel ‘in kızının Derviş ağa mahallesindeki hane arsası 5 liraya  satışa çıkarılmış olduğunu okuyoruz. ilanda ayrıca rum ortodoksların mülklerinin de satışa çıkarılmıştır. bunlar üzerinde de mübadil mülkü olduğuna dair bir kayıt bulunmamaktadır.

ŞABİN KARAHİSAR/ŞEBİNKARAHİSAR/ŞARKİKARAHİSAR

Yeşil Giresun Gazetesi

10 Nisan günlü Yeşil Giresun Gazetesinde Şabinkarahisar Ermenilerinin el konulan mülklerinin satış ilanını okumaktayız.

Ş. Karahisar Malmüdürlüğünden

Köyü Mahallesi  CinsiMevkiiMetre M.K.Metruk olduğu
Tamzara  ArsaEmircihan32500Odabaş oğlu Akop
“  96800Zurzop oğlu Aretin
“  Karakuş84500Cıngıllı o. haçik
  “781000Kırk kiliseli oğlu Kalok
“  211 500Cınkıllı oğlu Haçik
“  40500Sercan oğlu Markos
“  24500Sercan oğlu Ropen
“  Çinko200600Cincuk oğlu Simion
  ZibriYukarı mah.110500Mazman Haçik
  “160400Nizam oğlu Mihran
  “436600Delik göz o. Kirekjos
  “Aşağı mah.2561000”        “
  “Harman120300”        “
“  Arsa2201000Kabanın kalok
“  Harman80400”        “
  “ArsaYukarı mah.3001600Kocabaş oğlu Ohannes
  “7001200Partan o. ogonik ve
  “4801800Atam o. Mardiros ve
“  ?6200Sahak oğlu
“  42300Sahak o. Şeker
  “80400”        “
“  2801200Atam oğlu Nişan
“  1201000Kevik oğlu Artin
  “Arsa ve harman4001200Kevik oğlu Nikoğos

Mülkiyetinin satış müzayedesi: 16 Nisan 937

Sait Çetinoğlu


[1] “Küçük Asya’nın nüfusu en yoğun şehirlerinden biri olan büyük Sivas Vila­yeti’nde 1914 yılında 204.472 Ermeni ve yaklaşık 100.000 Rum ve Sür­yani dahil olmak üzere toplam 1 milyon kişi yaşıyordu. Ermeni varlığı özellik­le şehir merkezlerinde bariz bir şekilde görülmekle birlikte kırsal kesimde yaşa­yan Ermenilerin sayısı da göz ardı edilemez; Ermeniler 240 köy ve mezrada ya­şıyorlardı, bu yerleşim yerlerinde kendilerine ait 198 kilise, 21 manastır ve top­lam 20.599 öğrencisi olan 204 okul vardı” Raymond Kevorkian Ermeni Soykırımı, çev. Ayşe Taşkent Ekmekçi, İletişim, 2015,s 605

[2] Boğos Natanyan, Sivas 1877, Yayına Haz. Arsen Yarman, Birzamanlar Y. 2008

[3] Mücellidoğlu Ali Çankaya, Yeni Mülkiye Tarihi ve Mülkiyeliler, SBF, 1968-69, s 819

[4] Raymond Kevorkian Ermeni Soykırımı, s 605-606

[5] Ahmet Hilmi Kalaç, Kendi Kitabım,Yeni Matbaa,1960. s 82

[6] Ahmet Hilmi Kalaç… s 83

[7] Ahmet Hilmi Kalaç… s 88

[8] Raymond Kevorkian Ermeni Soykırımı,

[9] Margaret Ajemian Ahnert, Amasya’nın Dikenleri, Çev.Attila Tuygan, Belge 2009, s 93

[10] Vartkes Yeghiayan, Malta Belgeleri… s 74

[11] Raymond Kevorkian… 650

[12] Raymond Kevorkian… 657

[13] Muammer ‘in Malta dosyasında, Muammer Bey’in gönderdiği ya da kendisine hitaben yazıl­mış, Odabaşıyan’ın katline ilişkin bir dizi telgraf. J.4 ve sq. ile işaret edilmiştir. Vartkes Yeghiayan, Malta… s 76

[14] IPA/KEP, IPE Bürosu, 17718 (Osmanlıca orijinali, no. 230), Suşehir kaymakamı Ahmed’den. Karahisar Mutasarrıflığı’na şifreli telgraf, n° 230, 2 Ocak 1915 (20 Kanuni Evvel 1330). Fransızca tercümesi: A.y., S 34). aktaran Raymond Kevorkian… s 608

[15] Pürk Köyü 1916 Pontos Sürgününde Pontosluların toplandığı köylerden biri olacaktır.

[16] Yves Ternon, Bir Soykırım Tarihi, Çev. Emirhan Oğuz, Belge, 2012, s 325

[17] Ahmet Hilmi  s 100-107

[18] Wartkes Tewekelyan, Hayatın Anlamı, Çev. Zekiye Hasançebi, Pencere,2007 s 102

[19] Halil Erhan, 1915’te 1980’e Karadeniz , Ermeniler ,Eşkıyalar, İnsanlar, Yaşamlar . İletişim.2015, s 113-116

[20] Halil Erhan, 1915’te 1980’e Karadeniz… s 117

[21] Yves Ternon, Bir Soykırım Tarihi, Çev. Emirhan Oğuz, Belge, 2012, s 325

[22] J. Byrice&A. Toynbee, Osmanlı İmparatorluğunda Ermenilere yapılan… s 319

[23] J. Byrice&A. Toynbee, Osmanlı İmparatorluğunda Ermenilere yapılan Muamele,…  s 320

[24] Başlangıçta Çekes birlikleri ile birlikte direniş gösterilir ancak hükümet, Aslan Bey’i elde etmiş, Kaptan Anastas’a saldırmaya ikne etmiştir.

[25] Verjine Svasliyan, Ermeni Soykırımı, Çev. T.T. Voğormiyacıyan&P. Çavikyan, Belge, 2013, s 461

[26]  Sait Çetinoğlu, 1915 Soykırım Süreci ve Direnişler, http://seyfo.seyfocenter.com/index.php?sid=10&aID=628 (29.3.2016)

[27] Kafkasyada Teşkilat-ı Mahsusa birlikleri bozguna uğrayıp dağılan Bahaeddin Şakir, 1915 yılının Ocak ayında Talat’a yolladığı telgrafta, yeni stratejiyi görüşmek üzere İstanbul’a dönme isteğini yanında Ermenileri hedefe koymuştur: “Savaşın Merkezi ağırlığı ne Mısır ne Basra ve ne de Rumelidir… Şarktır” sözleriyle. Tarihi Ermenistan ve Ermenileri işaret etmektedir.  BOA, DH.ŞFR., D 459, V.4(4) Akt. Ahmet Tetik, Teşkilat-ı Mahsusa Tarihi, İŞ Bankası kültür Y. 2014, s 354

[28] Vartkes Yeghiayan, Malta Belgeleri… s 55

[29] Sivas, Konya, Kastamonu ve diğer vilayetlerde bulunan mahkûmlar, bulundukları yerlerde muayeneden geçirildikten son­ra elverişli olanlarının seçilip bulundukları yerlerde giydirilip Kaf­kas Cephesindeki Teşkilat-ı Mahsusa kuvvetlerinde görev almak isterler ve Genelkurmay Başkanlığına müracaat ederler. ATASE,BDHKol.,kls.246,D.1022,F.1-83-84. akt. Ahmet Tetik, Teşkilat-ı Mahsusa Tarihi, İşbank k.y. 2014, s 345

[30] Ahmet Hilmi Kalaç, Kendi Kitabım… s 100.

[31] Vartkes Yeghiayan, Malta Belgeleri… s 75

[32] Johannes Lepsius, Le Peport Secret, Les Massacres D’Armenie, public Avec René Pinon, Payot 1919 p 65-67

[33] Alice Taşcıyan, Bağrıma Taş Bastım, Çev. Meryem Mine, Pencere, 2009, s 27-27

[34] Raymond Kevorkian Ermeni Soykırımı… 657

[35] Ahmet Hilmi Kalaç, Kendi Kitabım… s 112

[36] Raymond Kevorkian Ermeni Soykırımı… s 618

[37] 1 Osmanlı lirası 7.2 gr altına eşdeğerdir. 4 kişiden 1 kilo 250 gram altın gasp edildiğini söyleyebiliriz. Ya diğerleri…