Müslüman-Türk kapitalistlerin  Hıristiyanlardan El Konulan Malların Üzerine Yükselmesi

Okuyucunun emval-i metruke yazılarından sıkıldığını biliyorum lakin Müslüman-Türk burjuvazisinin yükseldiği zemin bilinmeden Türk kapitalizmi/Türkiye kapitalizmini doğru tahlil edilemez diye düşünüyorum. Dün katliamlarda rol alanlar bugün karşımıza kapitalist olarak çıkmaktadırlar. Kapitalist sınıfın devlet karşısındaki kırılganlığı/bağımlılığı bu ilişkiden kaynaklanmaktadır. Bundan dolayı okuyucudan izin isteyerek konuya bir kez daha vurgu yapmayı önemli görmekteyim. Döne döne aynı konuyu işlememin sebeb-i hikmeti budur. Kapitalizm her ülkede kan üzerinde yükselirken Türkiye kapitalimi bundan azade değildir.

1909 Kilikya olaylarından bu yana 100 yıl geçti. Olaylardaki sorumluluğu işaret edilen dört kişinin serüvenine bakmak Türkiye kapitalizminin gelişimine ayna tutar:

Bağdadizade Abdülkadir Efendi, Soyad Kanunuyla – ki soyadı kanunu Kemalist dönemde bir gizlenme kanunudur- Paksoy soyadını almıştır. (Aziz Nesin’in kulakları çınlasın) Bağdadizade’nin torunları bugün sıvı, margarin yağ ve sabun sanayi devlerinden Paksoy A.Ş.nin sahipleridirler.

Boşnak Salih, Soyad kanunuyla Bosna soyadını almış ve Boşnak Salih, Hacı Ömer Sabancı ile birlikte bugün Sabancı Holding’in sahibi olduğu mensucat sanayinin devi BOSSA Mensucat A.Ş. nin kurucusudur.Bossa ismi ikisinin soyadlarından türetilmiştir.

Sahibi olduğu İtidal Gazetesi ile 1915 Soykırımının bir provası olan 1909 Kilikya Pogromu’nun teşvikçisi ve kışkırtıcısı olarak gösterilen İhsan Fikri’nin oğlu toprak ağası Cavit oral Kemalist dönemin mebusu (CHP, DP,AP) ve Tarım bakanı olarak karşımıza çıkar. Oral aynı zamanda 1972’de mecliste Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına idam cezası için  el kaldıranlardan biridir.

Yine Adana’daki olayların kışkırtıcısı olarak işaret edilen  İsmail Sefa (Özler) Kemalist dönemin Dahiliye ve Milli Eğitim bakanlığına yükselecektir…

Okuyucuyu sıkmamak açısından bu kısa örnek verilmiştir. Bu kısa örnek Türkiye kapitalizminin fotoğrafını çeker diye düşünüyorum.

Tekrar tarihe dönersek: Tehcir Kanunu Ermenilerin bir daha tarih boyu yaşadıkları topraklara dönememesine yönelik olduğu gibi Elen kökenli Osmanlı yurttaşlarına yönelik terör ve sürgünler de, Elen halkının kadim topraklarından kazınmasına yöneliktir. Gerek Ermeni halkı gerekse Elen halkının bir daha geriye dönmesi düşünülmeden malları tasfiye edilmektedir ki buna kısaca yağma demek daha doğru olur. Bu mallardan nemalanmayan neredeyse yoktur. İdareciler, askeri yöneticiler[1], yerel İttihatçı eşraf yağmadan pay alır. Yerinden sökülen bu kadim halkların malları hemen tasfiye edilir. Gavur malı da bu uygulamalardan kalmış olsa gerektir. Ankara Hükümeti de bu İttihatçı talan uygulamalarının devam ettirecektir. Savaş döneminde uygulanan baskılarla terörize edilerek kaçırılan yada iç bölgelere sürgün edilen elen kökenlilerin emlakiyle ilgili uygulamalar bunların bir daha geri dönemeyecekleri hesaplandığının kanıtı olarak almak mümkündür: Çatalca’nın sürgün köyünden Yunanistan’a firar eden İstoryo’ya ait bağların üzüm mahsulü ile bir rakı imalathanesinin satış işlemlerine dair 4.11.1918 tarihli tamim[2], bu zihniyete bir örnek olarak verilebilir. Ankara hükümeti de kamu binaları ve memurların iskanı için evvel emirde Ermeni gayrimenkullerine yönelecektir. Tabii ki dışarıdan gelen mültecilerin yanında devlet yanlısı aşiretler de kovulanların yerine yerleştirilir: İttihad mebusu Seyyid Taha ve avanesinin  Hakkari’deki boş köylere yerleştirilmelerine dair 3.3.1918 tarihli karar[3] Asuri/Süryani ve Nasturilerin sürülmesiyle boşaltılan yerlerin ödül olarak soykırımcı aşirete tahsis edilmesidir. Tehcir edilenler, apar topar götürülmektedir. Geçimlik araçlarının ellerinden alınması  yeni bir yere iskanının düşünülmediğini göstermektedir. Yeniköy Rumlarının tehciri bu cümledendir.[4] Kemerburgaz’dan göçürülen Elenlerin akıtebiti de farklı değildir.[5] Gönderilen yerlerde de iskan edilmemektedirler.[6] 1918 de geri dönenlerin evlerinde yeller esmektedir.[7] Yerlerine merkez kumandanlıkları  başkalarını yerleştirmiştir.[8] İhalelerde yolsuzluklar yapılmakta menkul ve gayrimenkul eş dosta dağıtılmaktadır.[9]  Merkezden ihaleye katılacak olanın ismen bildirilmesi [10]ihalenin o kişiye verilmesine yönelik olduğunu söylemek yanlış olmaz. Yerlerinden sökülenlerin bıraktıkları (bıraktırıldığı)  şeyler üzerinde suiistimaller olmaktadır.[11] İhtida etmesi dahi mallarına el konmasına engel teşkil etmemektedir.[12] Askere alınan gayrimüslimler dahi bu işlemden kurtulamazlar, onlarında malları müsadereye tabidir.[13] Kişisel ziynet eşyalarına , kıymetli madenden yapılmış dini kitapların muhafazalarına da – ki muhtemelen ibadet yerlerinden alınmıştır- el konulmuştur.[14] Bergama’da eşraf ve komisyon azalarının paylaştıkları zeytinlikler az değildir: “6.000 ismi silik, 6.000, Bergama, narlıçalı- hafız Şerif efendi, 6.000, Bergama, narlıçalı-Hancı Hakkı efendi, 13.000 6.000, Bergama, narlıçalı- Terzizade Mustafa Efendi, 4.000 Bergamada ceza reisinin kayınpederi, 1.500 Kınıklı süvari tahsildarı, 15.000 Muhacir Komisyonu katibi midillili Şakir Hasan efendi”[15]gibi eşraf ve memurine dağıtılmıştır.

Emvallerle ilgili işlemlerin karakteri kadim topraklarından kazınan bu kadim halkların bir daha geri dönmeyeceği varsayımına dayalıdır. Yoksa Şile’li Yani oğlu Dimitri’nin 334 senesi şehr-i Nisanı zarfında Şile kasabası ahalisinden ikiyüz aded lira-yi Osmaniye mübayaa etmiş olduğu eşyayı menkulesini İstanbul’a nakletmek üzere Şile kaymakamlığı tarafından ruhsat verilmiş olduğu halde Şile’ye tabi Yeniköy’de mukim muhacir komisyonu tarafından eşya-yı mezküreye emval-i metruke maa-ruhsatiyye yedinden ahz ve zabt edilmiş [16]olsun. Ve iade çabalarından bir sonuç alamasın. 14 Teşrinsani 334[1918] tarihli Dahiliye vekaletinin yazıları Şileye merbut Yeniköy Rumlarının mukaddema mahal-i ahara hin-i nakillerinde orada metruk eşya ve hayvanattan dolayı vukua getirildiği ol vakit Şile’de bulunan Dokuzuncu Ağır Topçu alayı kumandanı binbaşı Sabri Bey tarafından mu’ta ve mürsel tahriratta dermiyan olunan su-i isti’malat[17] hakkında olduğunu belirtelim. Uzun yazışmalara rağmen ne sonuç alındığına dair bir bilgi yoktur. Giresun Nokta kumandanı Şerif Bey Giresun Rumlarına ait emval-i metrukeye ait hasılatla birlikte kayıptır. Şerif Bey, Giresun merkez, Akkköy ve Piraziz nahiyelerinde de emval-i metrukelerle ilgili yolsuzluktan da suçlanmaktadır. [18] Canik mutasarrıflığına yazılan 14.4.336 [1920] tarihli yazıdan Rum emval-i metrukesi eski muhasibi Fehmi efendi’nin zimmetinde 3.560 kuruşun bulunduğunu anlıyoruz.[19] “Osmaniyye dahiline muvakkaten lüzum gösterilmiş olan Rumların Edremit, Burhaniye, Ayvalık ve Erdek kazalarındaki Emval-i menkule ve gayrimenkulelerin su-i istimale uğratıldığına ve liva muhacirin memuru cemal beyin bütün muamelatı keyf ve içtihadına göre icra eylediği”[20] kaydedilmektedir. Bu tip örnekler ne yazık ki çok fazladır.

El konulup dağıtılmaya tabi tutulan malların muhtaç kişilere adil dağıtıldığını söylemek de mümkün değildir: “Muhacir ve mültecilerden ziraate kadir erkeği bulunmiyan veya bulunup ta  alil ve müsin bulunanlara Ziraat Bankasına Düyunu olmayanlar tercih edilmek şartıyla emlak-i mezkürenin de tefviz olunabileceği”[21] İzmit mutasarrıflığına bildirilmektedir. “Anadolumuzun hicra bir köşesinde doğmuş köylü ve türk çocuğu olduğum için şimdi mattal kalmaklığım bi’t-tabi caiz olmiyacağından intikamımı alabilmek için aile teşkili, muazzam ordumuza fadai yetiştirmesini arzu” [22]eden dilekçe sahibine emval-i metrukeden tahsisat yapılmaktadır.

Dahiliye nezaretinin 1.11.1335[1919] tarihinde Keresi [Balıkesir] mutasarrıflığına gönderdiği yazıda: Gerek Burhaniye’den gerek sair kazalardan Yunanistan’a firar ve hicret etmiş Rumlara ait metrukatın evvela İzmir mültecilerine saniyen Balkan Harbi esnasında veya ondan sonra muhacereten gelip de henüz yerleştirilemeyenlere usul-i dairesinde tevzii ve iş’ar  olunan zeytinliklerin de imar ve timar ve muhafaza etmek şartıyla mahalli komisyonların takdir ve tensip edecekleri tarzda ya tamamen veya müsafereten zikrolunan muhacirlere i’tası[23] emrikaçırılan Elenlerin geri dönemeyeceklerine işaret etmektedir. Yine aynı emirde kalan gayrimenkullerin mütalaa-i mahalliye vechile te’min-i idaresine hadim tedabirin hemen ittihazıyle bi guna zayiata meydan verilmemesi matluptur emrinden hareketle idare edilen Rum emval-i metruke idare heyetinin şehr-i Mart 335 (Balya kazası) cetvelinde 6.049 kuruş hasılata mahalli emval-i metruke idaresi tarafından 1.867 kuruş 35 para masraf tahakkuk ettirilmiştir.[24]Ordu kazasında Rumlardan metruk fındık bahçelerinin mahsulatının şimdiden muhafaza ve cibayeti için elli kuruş yevmiye ile iki memurun istihdamına karar verildiği Aşair ve İskan ve muhaceret umum müdürlüğünün 17 Mayıs 334 [1918] tarihli yazılarında belirtilmiştir.[25] Dahiliye nezaretinin 26 teşrinievvel 334 [1918) tarihli yazılarından aydın, Söke, Çine, Karaca kazalarından da Elen kökenli Osmanlı yurttaşlarının da kaçırılarak emvallerine el konduğunu anlıyoruz.[26]

Askeriye’nin el koyduğu malların da hesabının tutulmadığı İttihadın iktidardan düştüğü zaman yapılan yazışmalardan anlamaktayız. 1919 da halen askeriye el koyduğu malların hesabını vermemiş olduğu, dahiliye nezaretinin Sivas vilayetine yazdığı 5 Haziran 1335[1919] tarihli  yazısında Havza ve Zara kazalarında rum emval-i metrukesinden cihet-i askeriyeye verilmiş olan mevaşi ve eşyanın makbuz ve mazbataları mucibince sened-i mahsuslarıyla havalenamelerin celbi.[27]Yine Dahiliye vekaletinin aynı vilayete aynı tarihli yazıda Karahisar-ı Şarki sancağı Rum emvali metrukesinden Karahisar nokta-i askeriyesine verilen zahair ve eşyanın henüz alınmayan makbuz ve mazbatalarının ve Pelenciya noktasına i’ta kılınmış olan eşya mazbatalarının sürat-i istihsalinin tekiden istenilmesinden[28] askeriyeye verilen eşyanın da kaydının olmadığı anlaşılmaktadır. Aşair ve Muhacirin Müdiriyetinin Bitlis vilayetine 4.8.334[1918] tarihli yazıdan Ahiren işgal esnasında Rus ordularıyla birlikte ric’at eden ahali-i ma’lume [malum ahali Ermenilerdir] tarafından terk olunarak mahalli ordu kumandanlığınca ganaim-i harbiyyeden addıyle vaz’-i-yed edildiği [el konulduğu] beyan edilmesi karşısında nutkumuzun tutulduğunu belirtelim. Bir devlet kendi yurttaşlarına ait mallara savaş ganimeti olarak el koymaktadır.

Pek tabiidir ki Emval-i metrukeden malları satılışında bedel takdiri yerel komisyonlara aittir ve çeşitli bahanelerle bu bedeller düşük tutulmaktadır. Bu bir nevi eşrafa peşkeş çekilmesi işlemi bazen şikayetlere neden olmaktadır. Komisyonlar kararlarını çeşitli vesilelerle savunmaktadırlar: kemale gelen mahsulat gün be gün düşüp mahvolmak, başka talep zuhur etmediğinden, bu senenin feyz ve bereketi geçen seneden az olduğundan[29] gibi. Bu mallar kapanın elinde kaldığı gibi, yöneticilerden bundan ari değildir.yöneticilerin  de bu soygunun bir parçası olduğunu Dahiliye Nezaretinin 23 Teşrinievvel 334[1918] tarihli yazılarından anlıyoruz: Ayvalık Küçükköy’ündeki Rum emval-i metrukesinin Yorgi Fedan’a ait yağhane alat ve edevatını söküp aşıran ihtiyat zabiti Halil efendi ve rüfekası hakkında yapılan muamele neticesinin alınmadığını[30] anlıyoruz. Yine Dahiliye nezaretinin 15 Teşrinievvel 334 tarihli yazılarında, Ayvalık derununda efrad-ı askeriye yerleştirilmiş olan Rum mebani-i metrukesinin mühim bir kısmının ahşaba müteallik olanları sökülüp tahrip edildiği ve bu gibi mebainin kapı ve penceresiz kaldığından ahşabına ta’an efraı ahalinin tecavüzüne de maruz kalmakta bulunduğu ve yunda Adası2ndaki metruk hanelerde de aynı ahval vukua geldiği ve Ayvalık’ta Aya Vasil Kilisesi Askeri Karakolhanesi civarında bulunduğu halde bazı tahribata uğradığ[31]ı bildirilmektedir. Dahiliye nezareti bütün bu olanlara rağmen Ayvalıkta firar eden Rumlara[32] ait el konan gümüş tatlı takımı ile kahve kaşığı vs’nin peşine düşmekten kendini alamaz.

Bu emvallerin satışı ile ilgili yapılan masraflar, görevlendirilenlerin yevmiye ve maaşları da tabii ki  emval-i metruke hesabından verilir.[33]

Yerlerinden sökülen halkların bıraktıklarının işgali ve talanı o derece yükselmiştir ki; İttihad sonrası hükümet bu işgallerin sona ermesine dair talimatlar çıkarmak zorunda kalır: 1.9.1919 tarihli tamim  Kartal ve Pendik’teki Rum ve Ermenilerden kalan ve daha sonra işgal edilen yerlerin tahliye edilmesine ilişkindir.[34] Tamimin müttefiklerin zorlamasıyla çıkarıldığını düşünmek yanlış sayılmaz.

Sadece mallara konmanın dışında kovulanların emlaklarında define aramaları o derece tahrip edicidir ki, hükümet 5.3.1916 tarihli tamimiyle; saklı tutulan emval-i metrukenin meydana çıkarılması için evlerde yapılacak aramalarda usul ve nizama göre hareket edilmesine dair hükümet emri çıkarılır[35]. Kovulanlar tarafından saklanıldığı düşünülen define ile ilgili tamimler ve izinler Kemalistler döneminden günümüze kadar uzanacaktır:

TC. Başvekalet Muamelat  Müdiriyeti 6971 Kararname[36]

Maliye Vekalet-i celilesinden yazılan 1 AĞUSTOS 928 tarih ve 79 numaralı tezkerede emvati metrukeden  bazı mahallerde mühim miktarda altun para gömülü olduğundan bahsle çıkarılacak nukud-ı    mezkürenin nısfı kendilerine va’d ve te’min olunduğu halde mahallerinin taraflarından irae edileceği ba-istid’a name beyan ve müracaat edilmekte olup ancak mevzu-i bahs medfunatın kanun-ı mezhurun  münifin 696’ncı maddesinde taalluk etmeyeceği ve 341 senesi  muvazene-i umumiye kanununun ellinci   maddesi mucibince bunların kaçakçılık muhbiri de ad edilemeyeceği ve medfunat-ı mezkurenin kaşif  ve   muhbirlerine ikramiye verilmemesi şunun bunun eline geçmesini  ve  bi’n  netice hazinenin zararını  müeddi olacağı cihetle nef’-i hazineyi te’minen bu gibi muhbir ve kaşiflere tahsisat-ı mesture veya  masarifi  gayr-i melhuzadan keşf ve ihraç olunacak meblağın nısfına kadar ikramiye i’tası  zımnında mumaileyhle akd-ı mukavele olunması muvafık olacağından bu babda bir karar ittihazı teklif  olunmuştur. Keyfiyyet icra vekilleri Heyetinin 5  Ağustos 928 tarihli ictimaında tedkik ve tezekkür edilerek   verilecek ikşamiyenin masarif-i gayr-i melhuzadan tesviyesi suretiyle teklif-i vakıın kabulü tasvib   edilmiştir. 5  Ağustos 928 

İcra Vekilleri  Hey’eti imza

Reis-i  Cumhur

Gazi M. Kemal

Define çıkarılması için mübadele adı altında kovulanlara dahi arama izni verilir:

TC Başvekalet

Kararlar Müdürlüğü/6531[37]

Define çıkarmak üzere iki ay müddetle Türkiye’ye gelen mübadil Rumlardan ve Yunan tebasından Nikola Adamis’in defineyi bulabilmesi için bitmiş olan oturma müddetinin iki ay daha uzatılması; dahiliye vekilliğinin 29/4/937 tarih ve 6031/8640 sayılı tezkeresile yapılan teklifi üzerine icra vekilleri heyetince 5/5/937 tarihinde onanmışdır. 5/5/937

Reisi cumhur

K.Atatürk

icra vekilleri imza

Kiliselerden talan edilen ve şahıslardan zorla alınan kitaplar da devletin ilgi alanıdır.

25.8.1918 tarihli kararname, kilise ve şahıslardan ele geçirilen kitapların Müze-i Humayun’a gönderilmesine[38] ilişkindir.

Ankara Hükümeti’nin ilk aldığı kararlardan biri Ermenilerin ülke içinde dolaşmalarının yasaklanması kararıdır. Bu karar aslında, savaş sonrasında Ermenilerin ülkelerine/evlerine dönmelerinin yasaklanmasıdır. Güvenlik gerekçesine sığınılarak alınan kararla Ermenilerin doğdukları topraklara, ülkelerine girişi yasaklanmıştır.

Bilindiği gibi, Ankara’da Meclis’in açılmasının tarihi 23 Nisan’dır ve bu meclisçe oluşturulan İcra Vekilleri Heyeti’nin ilk günleri sayılabilecek yani daha çiçeği burnunda iken 18 Haziran 336 [1920] tarihinde aldığı bir kararla Ermenilerin dolaşmalarını yasaklamıştır: “Dahiliye Vekaletinin 14 Haziran 336 tarih ve 769 numaralı tezkeresi hey’etimizce lade’lkıraa dahilde bulunan Ermenilerin takım takım İstanbul ile bazı sevahile geçerek eli silah tutanların ecnebiler tarafından teslih ve İslamlar üzerine taslit eylediği anlaşıldığından bunlardan hiçbirinin serbesti-i yer ve seyahati münasip görülmemiş keyfiyyetin ol vecle tebliği karar-gir olmuştur.”[39] Karar politik sürekliliğe işaret eder.

Bu kararın en önemli nedenlerden biri; tehcirden bir şekilde hayatını kurtarıp, sağ olarak doğduğu topraklara dönmek ve yerine yurduna sahip çıkmak isteyen Ermenilerin bu imkanının ellerinden alınmak istendiğini söylersek abartmış olmayız. Erzurum ve Sivas kongrelerinde Ermeni heyulasının dolaşması bu kanımızı güçlendirmektedir. Heyeti Temsiliye adına Mustafa Kemal’in Kürt egemenlerine yazıdığı mektuplarda birinci tehlike olarak Ermenilerin geri dönme tehlikesini vurgulayarak yardım istemesi boşuna değildir.

16.3.1923 tarihinde ve 90 A 6 sayı ile alınan bir kararla[40]uygulama perçinlenecektir; “Harb mıntıkasındaki Gayrimüslimlerin kayıtsız ve şartsız dolaşmalarının mahzurlu olduğu” belirtilir. Karar tüm gayrimüslimlere teşmil edilecektir.

Endişe Ermenilerin ve diğer Gayrimüslimlerin geride bıraktıkları malların geri alabilmesi, mallarına sahip çıkmaları ihtimalidir. Bu sırada Gayrimüslimlerin malları emval-i metruke sayılarak dağıtımı yapılmaktadır. Bu dağıtım sırasında Ermenilerin ve diğer Gayrimüslimlerin bir sorun çıkarması arzu edilebilir bir şey değildir.

Bir şekilde tehcirden canını kurtarıp evine dönebilenler hakkında asılsız suçlamalarla tutuklanmakta idam dahil çeşitli cezalara çarptırılmaktadır. O günlerin tanığı olarak Sarkis Çerkezyan önemli bilgiler vermektedir. Karaman’da el konulan mallarına sahip çıkmak isteyen Sarkis’in babası Gazaros’a  (Çerkezoğlu) avukatı iki yol gösterir ya susması ya da sehpa: “Aman Çerkez Ağa, hiç sesini çıkarma, malım dersen seni de asacaklar, sehpa orada”[41] Çerkez Ağa’nın gözü önünde malı mülkü haraç mezat satılırken canı bağışlanarak(!) sürgün cezasıyla kurtulacaktır. Kısaca büyük bir şans eseri tesadüfen de olsa canını kurtarabilen malını asla kurtaramayacaktır.

Sözün özü olarak söylersek Türkiye kapitalizminin üzerindeki örtüyü kaldırıp kanlı müsadere tarihine ışık tutarak karanlık birçok noktayı daha aydınlatılmayı beklemektedir.


[1] 24.3.1918 tarihli tamim Askeriyenin el koyduğu menkullere ve gayrimenkullere ilişkindir BCA 272…12/37.19.3, 29.1.1916 tarihli tamim de emvali metruke satışlarından elde edilen gelirlerin vilayet (Sivas) ve askeriye giderlerine harcandığını belgelemektedir. BCA 272… 74/64.2.13, Bazı bölgelerde skeriyeye verilenlerin bir kaydına ait listeler de kayıptır.BCA 272… 11/11.31.5

[2] BCA 272…12/37.23.1

[3] BCA 272…12/37.19.3

[4] BCA 272… 11/11.32.11

[5] BCA 272…12/ 37.22.3

[6] BCA 272… 14/73.4.1

[7] BCA 272… 11/12.36.8

[8] BCA 272… 11/12.40.11

[9] BCA 272… 11/8.11.13

[10] BCA 272…74/64.7.12

[11] BCA 272… 71/28.4.1, BCA 272…71/28.3.8

[12] BCA 272… 11/11.29.26,BCA 272… 11/8.9.8

[13] BCA 272…11/9.22.9

[14] BCA 272 74/65.13.11

[15] BCA 272…11/8.7.15

[16] BCA 272…10/1.2.39,BCA  272…10/1.2.40, Dahiliye nezaretinin (aşair ve iskan md) 10 teşrinievvel 1334 sayılı yazılarından Elen kökenli Yeniköy sakinlerinin tehcir edilerek  emlaklerinin satıldığını anlıyoruz BCA 272…10/1.2.29

[17] BCA 272…10/1.2.42

[18] BCA 272…10/1.3.16, BCA 272… 102.11.9

[19] BCA 272…10/2.11.6

[20] BCA 272…11/8.7.6

[21] BCA 272… 11/9.2.3

[22] BCA 272… 11/11.3.1

[23] BCA 272…10/1.6.14

[24] BCA 272…10/1.6.3

[25] BCA 272…10/1.2.10

[26] BCA 272…1071.2.39

[27] BCA 272…10/1.4.3

[28] BCA 272…10/1.4.4

[29] BCA 272…10/1.2.25

[30] BCA 272…10/1.2.37

[31] BCA 272…10/1.2.31

[32] Ayvalık’taki elen kökenli Osmanlı yurttaşları 1.Ordu Kumandanı liman von Sanders’in emriyle dahile hicret ettirilmişlerdir

[33] BCA 272…65.19.6

[34] BCA 272…65/6.2.11

[35] BCA 272…12/36.12.6

[36] BCA 30.11.1.1/30.49.5

[37] BCA 30.18.1.2/74.37.4

[38] BCA 272…60/5.1.18

[39] BCA 030.18.1.1/1.4.10

[40] BCA. 30.10/99.639.6

[41] Sarkis Çerkezyan, Dünya Hepimize Yeter. Yayına hazırlayan: Yasemin Gedik, Belge Yayınları,2003, sh.59